Namık Kemal Lisesi Web Sitesine Hoşgeldiniz.

   
  NAMIK KEMAL LİSESİ
  Fıkralar
 

FADİME'DEN E-POSTA...

Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler.
Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar.
Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir:
"Sevgili Kocacığım,
Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum..." (Karın)

ANNESİNDEN TEMEL'E MEKTUP

"Sevgili oğlum Temel... Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için mektubu yavaş yavaş yazıyorum...
Artık senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, "İnsanların başına genellikle evlerinin iki kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini" okumuş; o yüzden taşındık...
Sana yeni adresi veremiyorum, çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler...
Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine dört gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha gömlekleri göremedim.
Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı. İlki üç gün, ikincisi ise dört gün sürdü...
Benden istediğin yeleği postaya verdim. Ancak, halan 'o koca düğmelerle paket çok ağır olur' deyince düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin...
Not: Sana biraz da para gönderecektim, ama zarfı bir kere yapıştırmış bulundum... Sevgiler... Annen"


Karne

Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!"
-"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..." 

Temel ve Maymun

Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle!"

5 DOLAR

New York`tan Los Angeles`e giden uçakta cingöz bir avukat ile sarışın bir hanım yanyana oturuyorlar. Avukat hem hanımla yakınlaşmak hem de hoşca vakit geçirmek için bir oyun teklif ediyor. Kabul görünce oyunu anlatıyor:
-Size bir soru soracağım, cevabı bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksınız bilemezsem ben size 50 dolar vereceğim.
Ve ilk soruyu soruyor:
-Ay ile dünya arasındaki uzaklık ne kadardır?
Kadın tek söz söylemeden çantasından 5 dolar çıkarıp adama uzatmış.
Soru sorma sırası sarışına gelmiş:
-Tepeye 3 ayakla tırmanıp 4 ayakla asağı inen şey nedir?
Adam dakikalarca düşünmüş. Yanıtı bulamamış... Cuzdanından 50 dolar çıkarıp kadına uzatmış. Kadın parayı kibarca alıp çantasına koyarken avukat merakla sormuş:
-Cevap ne?
Kadın tek kelime etmeden çantasını açmış ve 5 dolar çıkarıp adama uzatmış...

American teknolojisi

Amerikalılar bir gün son teknoloji ürünü mükemmel bir uçak yapmışlar. Bu uçağı düşünmüş taşınmış ve Arabistan’da test etmeye karar vermişler... Ülkenin en iyi pilotuna vermişler uçağı... Uçak havada arıza yapmış. Arap telaşa kapılıp ne yapacağını şaşırmış bu durumda iken monitörde bir yazı çıkmış: "This is American technology, don't afraid." Arap biraz rahatlamış uçak düşerken aynı yazı birkaç kez daha tekrarlamış ve sağ sağlim inmiş adam... Düşünmüşler taşınmışlar elin Amerikanı yapar da biz niye yapmayalım ki? diye düşünmüşler ve aynı uçaktan imal etmişler ve ilk testi Amerikalılara yaptırmak istemişler.... Amerikan pilotu uçarken motorda sorun çıkmış ve uçak irtifa kaybetmeye başlamış... monitörde "don't worry this is arabic technology" yazmış.. neyse pilot rahatlamış... bu bizim uçak gibi demiş ve sakinleşmiş. Aynı yazı iki
-üç kez daha çıkmış ve çakılmaya az kalmışken monitörde bir yazı daha çıkmış : " Repeat after me; eşhedünla ilahe illallah ve eşhedüennemuhammeden abdühü ve rasülühü"

Politikacılar

Bir otobüs dolusu politikacı seçim kampanyası için Teksas'ta dolaşıyorlarmış. Otobüs büyük bir çiftliğin yanından geçerken, otobüs şoförün dalgınlığı yüzünden derin bir şarampole uçmuş. Çiftçi koşarak gelmiş, gece kurda kusa yem olmasınlar diye cesetleri gömmeye başlamış. Ertesi sabah,Şerif soruşturma için çiftliğe gelmiş.Çiftçiye sormuş:
-"Otobüsteki bütün politikacıları gömdün demek...Hepsi de ölüydü, eminsin değil mi?"
- Çiftçi cevap vermiş: "Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz....Nasıl yalan söylerler!!!".

Düştüm

Bir Hıristiyan kasabasında görevli papaz günah çıkarmaya gelenlere vaaz verirken, bundan sonra bana günah çıkarmaya geldiğinizde bana aldattım kelimesini kullanmayın bundan çok bıktım onun yerine (düştüm)diye söyleyin demiş, gel zaman git zaman papaz emekli olmuş onun yerine genç bir papaz gelmiş ama her şeyden habersiz, yine günah çıkartmaya gelenler papaz efendi dün düştüm , gecen hafta düştüm, aradan bir ay geçmiş genç papaz artık valiye gitmenin zamanı geldi düşen düşene demiş,ve valinin yanına gitmiş.Vali bey su yolları bir kontrol etseniz düsen düsene, tabiki vali bey düşmenin hangi anlama geldiğini bildiği için kahkaha ile güler, papaz sinirlenir ve vali bey ne gülüyorsunuz daha dün kariniz geldi üç defa düştüğünü söyledi demiş.

Kumaşçı iki Yahudi

İki Yahudi arkadaş, piyasayı araştırmışlar ve o sene haki renkteki kumaşın moda olacağını öğrenmişlerdi. Bütün varlıklarını paraya çevirdiler.Piyasadaki bütün haki kumaşları satın aldılar. Depoları bu renkteki kumaşlarla doldu ancak kimsenin bu kumaşlara talip olmadığı görüldü. İki kafadar artık iflasın eşiğine gelmişlerdi. Moiz ve Aron dertli dertli oturuyorlardı. Artık bıçağın kemiğe dayandığı bir gün kapı çalındı ve içeriye bir albay girdi: "Siz de dedi haki renkte kumaş var mı?" Kulaklarına inanamadılar. Hemen atıldılar: "Evet albayım var, gösterelim" dediler. Albay, dikkatle kumaşları inceledi. "Çok beğendim", dedi. "Bu sene askerlere 200.000, subaylara 50.000 adet haki renkte elbise yaptıracağız. Ancak tabii ki benim tek başıma beğenmem yetmez. Generalimin de oluru lazım. Bana bir parça numune verin. Yarın öğlen 12'ye kadar telgraf çekersem iptal ederim. Eğer telgraf gelmezse kumaşları kesip imalata başlayabilirsiniz." O gece bitmek bilmedi. Kimi zaman ümitlendiler, kimi zaman "ya iptal olursa" diye düşündüler. Ertesi gün saat 11, 11.30, 11.45, gözleri yolda, korku ile postacıyı beklediler. Gelmesin diye dua ederek. 12'ye 5 kala postacı sokağın köşesinden gözüktü. "Belki bize gelmiyordur" diye ümitlendiler. Ancak postacı gelip kapılarını çaldı. Moiz, büyük bir kederle koltuğa çöktü. Aron da çaresiz kapıyı açtı. Postacının elinde bir telgraf vardı. Aron titreyen elleri ile telgrafi açtı, okudu ve sevinçle seslendi: "Müjde Moiz, baban ölmüş!.."

Barda İddağa

Barda uzun süre tek başına içki içen adam bir süre sonra barmene "Biliyor musun, ben sol gözümü ısırabilirim" demiş Doğal olarak barmen buna inanmamış. 1,000,000 Lirasına iddiaya girmişler. Adam, takma olan sol gözünü çıkarmış; ısırmış ve barmenin hayret dolu bakışları arasında parayı cebine atmış. Bir kaç kadeh daha içtikten sonra adam gene barmene dönmüş ve "Biliyor musun" demiş; "ben sağ gözümü de ısırırım!" Adamın tavırlarından kör olmadığını; dolayısıyla öbür gözünün de takma olamayacağını düşünen barmen, parasını kurtarabilmek umuduyla hemen 1,000,000 sına iddiaya girmiş. Adam sakin sakin takma dişlerini çıkarıp sağlam olan sağ gözünü de ısırmış. Aradan bir kaç saat geçince, müşteri barmene "İki milyonunu kurtarmak için sana bir fırsat vermek istiyorum" demiş. "İki milyonuna iddiaya girerim ki bu oturduğum yerden taaa öbür köşeye yerleştireceğin bir bira şişesinin içine, bir damla bile etrafa sıçratmadan işeyebilirim." Barmen uzun uzun bu işin altında nasıl bir üç kağıt olabileceğini düşünmüş; bulamamış ve iddiayı kabul etmiş. Salonun en uzak köşesine bir şişe yerleştirmişler ve adam işemeye başlamış. Değil etrafa bir damla damlatmamak; ortalığı tam anlamıyla berbat etmiş. Barmen paralını kurtarmanın sevinciyle olduğu yerde zıplamaya başlamış. Biraz sakinleşince adama dönüp "Kesinlikle kaybedeceğini bile bile neden böyle bir iddiaya girdin?" diye sormuş. "Kaybettiğimi de nerden çıkardınız?" demiş adam; "Şu karşı masada oturan iki asık suratlı adamı görüyor musunuz? İşte onlarla ""barın orta yerine işerim, barmen de sevinçten zıplar"" diye 5'er milyon lirasına iddiaya girdim".
 
  Bugün 1 ziyaretçiziyaretçi burdaydı.  
 
.

Get your own Chat Box! Go Large!
© Copyright - 2008 Namık Kemal Lisesi Tüm Hakkına Saklıdır. ®
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol